5 Şubat 2011 Cumartesi

Mısır'da Son Tavize Doğru ve Domino Etkisi Tartışmaları

Tunus’ta başlayan ve haftalardır Arap dünyasında devam eden nümayişin en son sıçradığı ülke olan Mısır’da ülkeyi 30 yıldır yöneten 82 yaşındaki Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek karşıtı gösteriler onuncu gününü tamamlamışken, bugün gelinen nokta alınan yolu da gösteriyor…

1 Şubat gecesi Mübarek tarafından yapılan açıklamalarda, yönetimin Eylül ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dek devam edeceği ve yakın bir dönemde seçimlerin söz konusu olmadığı mesajı verilmişti.

Uzun yıllardır Mübarek iktidarını korumakla görevlendirilmiş olan ordunun artık meşruiyeti kalmamış olan rejim dolayısıyla halk ile karşı karşıya gelmek istemediği ülkede, Hüsnü Mübarek’in geçtiğimiz günlerde verdiği tavizleri yeterli görmesi ve istifa etmekten kaçınması ümitsizliği artırdı ama Mısır halkı yılmadı.

Bugün ise yeni bir gelişmeyle Cemal Mübarek istifasını açıkladı.

Bu durum şimdiye kadar verilen tavizlerin en önemlilerinden, ama ülke hala Hüsnü Mübarek'in yakın bir zamanda gerçekleşeceğini umduğu istifasını bekliyor. Çünkü ne Başkan vekili atanması ne de 76. ve 77. maddelerin değiştirilmesine yönelik verilen sözler aslında halkın asıl talebi olan Mübarek’in gitmesini karşılamıyor.

Ancak Mübarek'in gidişinin ardından Ömer Süleyman’ın göreve neredeyse aynı kalan eski ekiple sekiz ay daha devam etmesi de Tahrir Meydanı’ndaki göstericileri tatmin etmeyecektir. Artık yapılması gereken, yeni Başkan’ın meşruiyetinin uluslararası gözlemciler nezaretinde yapılacak olan seçimlerle sağlanmasıdır.

Bu süreçte Parlamento seçimlerinin de tekrar yapılması gerekiyor; zira yeni seçimlerle Müslüman Kardeşler’in Kasım seçimlerindeki şiddet ve adaletsiz uygulamalar nedeniyle hiç sandalye kazanamadığı Meclis’teki sayıları da doğal olarak artacaktır.

Domino Etkisi Olur mu?

Son dönemde en fazla sorulan sorulardan bir diğeri de Mısır’da yaşananların bir domino etkisi yaratıp yaratmayacağı.

Bu noktada sayılan belli başlı ülkeler Yemen, Cezayir, Ürdün ve Suriye.

Bu ülkelere, küçük olmasına karşın ülkede barındırdığı muhalif hareketler ve diğer Körfez ülkeleri ile karşılaştırıldığında doğal kaynak bağımlılığı yerine ekonomik çeşitlenmeyi tercih etmesi nedeniyle Bahreyn de eklenebilir.

Ne var ki yaşanan nümayişin yayılması olası bir durumken, her ülkenin kendi tarihsel ve güncel koşulları da dikkate alınmalı.

Örneğin Suriye, muhaberat servisinin bölgede en iyi işlediği ülke. Ayrıca, bölgenin en seküler halklarından birine sahip olan Suriye’de, Başer Esad’ın konsolidasyon sürecini hala yaşıyor olması, genç bir lider olması, ülkede yaşayanların Mısır’dan farklı olarak liderlerinin eleştirilmesine daha az şahit olması, 2000’li yıllarda ekonomik reformların hızlanması ve Suriye’de Esad’ın yerini alacak bir liderin bulunmaması gibi faktörler, Suriye açısından iktidar değişimini yakın dönemde mümkün kılmıyor.

Ülkede son günlerde yapılan ufak çaplı gösteriler, üyeliği idama kadar götüren ve Mısır’dan çok daha kısıtlı şartlarda var olmaya çalışan Müslüman Kardeşler tarafından düzenlenmektedir ki, bu bir halk hareketini temsil etmemektedir. Ayrıca Suriye’nin işgal altında topraklarının bulunması ve Batı ve İsrail karşıtı duruşu da ülkedeki meşruiyetinin temel kaynaklarını oluşturmaktadır.

Yemen örneğinde ise ülkenin kuzey ve güneyinde birbirinden bağımsız var olan çatışmalar ve ayrılıkçı hareketler göz önüne alındığında, toplumda ekonomik koşullar dışında farklı taleplerin de olduğu görülüyor. Ali Abdullah Salih’in bir sonraki seçimlerde tekrar aday olmayacağını açıklaması elbette ki olumlu bir gelişme. Bununla birlikte, El-Kaide faaliyetleri ile ülkenin Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu gibi uluslararası petrol ve taşımacılığın ana noktaları üzerinde konumlanması ve Kuzey’deki İran etkisi gibi koşullar, özellikle Amerika’nın Yemen’e özel bir önem atfetmesi ve değişimi ancak kontrollü olarak gerçekleştirmek istemesi için yeterli.

Ürdün ve Bahreyn gibi ülkeler ise halkın somut taleplerinin olduğu ülkelerdir. Ürdün’de, tüm yetkinin toplandığı monarşiye karşın, Müslüman Kardeşler’in kolu olan İslami Cephe, Mısır’daki ana hareketten dahi daha özgür ortamda siyasi parti kurabilmiş ve mecliste yer alabilmiştir. Buna karşın ülkedeki en önemli muhalif grup da yine aynı parti. Ancak bölgede insani gelişim bakımından en iyi seviyelerde olan bu iki ülkede halkın talebi kralın alaşağı edilmesinden çok insan hakları, ekonomi ve siyasi hakların genişletilmesine yönelik. Bu nedenle ekonomik ve siyasi reformlar kısa vadede toplumsal yatışmayı da sağlayacaktır.

Cezayir’de ise, 1990’ların başlarında Tunus benzeri bir siyasi açılım sonrası İslami grupların seçimlerden yüksek oy oranları ile çıkmaları ve ülkenin yıllar süren iç savaşa sürüklenmesi, halkın bugün daha temkinli davranmasını zorunlu kılıyor.

Tüm bu faktörlere ek olarak ülkelerdeki kurumsal ve insani diğer koşulların da bir araya gelmesi gerekmektedir. Mısır örneğinde, 1950’lerde ve 1960’lı yıllarda Arap milliyetçiliğine ev sahibi yapmış bir halka sahip olunması, ülkenin bu yıllarda Arap dünyasında radyo yayıncılığını milliyetçilik amaçlarına da hizmet etmesi amacıyla bölgede yayması, film ve müzikleri ile bölgede önemli bir yerinin olması gibi sebepler, ülkenin insani kapasitesini gösteriyor. Ne var ki 1970’lerle birlikte başlayan liberal dönem sonrası ülkede artan ekonomik adaletsizlik ve sosyal koşulların kötüleşmesi, halkın geçmişteki öncü rolünü kaybeden bir ülkeye bağlılığını azaltmış ve eleştirel bakış artmıştır. Ayrıca Cemal Abdul Nasır döneminde lağvedilen çok partili sistemin aslında Kral Faruk döneminde işliyor olması da ülkenin çok partili sistem geçmişine sahip olduğunu göstermektedir.

Sonuç Yerine..

Hüsnü Mübarek birkaç gün önce artık verebileceği tüm tavizleri verdiğini düşündüğünden, en son çare olarak halkın birbirine kırdırılması anlamını taşıyan bir süreci göze aldı ve kendi taraftarlarını meydanlara saldı.

Bu kişilerin gösterilerin başladığı ilk günlerden itibaren bir hafta boyunca hiç bir tepki vermemesi ve Cuma günü gerçekleşecek büyük eylemler öncesi ufak sayılar halinde ortaya çıkması, kendilerinin iktidar partisi tarafından parayla meydanlara getirildiği ve yönlendirildiği iddialarını kesinleştirdi. Hüsnü Mübarek uluslararası baskıları üstüne çekmemek için günlerdir kaçındığı şiddet eylemlerine bu yolla başvurmaya başladı ve halkı yıldırma yolunu tercih etti.

Ancak bugünkü istifalar gösteriyor ki devam eden gösteriler işe yaradı…

Göstericilerin ısrarının nedeni yıllardır kısa sureli protestolara ev sahipliği yapan ülkenin, 2011 seçimleri öncesi bugün yaşananları son bir şans olarak görmesinden kaynaklanıyor. Mısır halkından gelen yazılı mesajlar ve görüntülerde sıklıkla gurur anlamındaki ‘kerame’ kelimesi kullanılıyor. Çünkü yıllardır kaybedilen gurur ve kendini eleştirmeye alışan Mısır halkı bugün aynı zamanda kendi gururunun da savaşını veriyor…

Hiç yorum yok: