16 Eylül 2008 Salı

Mübarek Sonrası Dönem Tartışmaları



Mübarek Sonrası Dönem Tartışmaları
Serpil AÇIKALIN, USAK
6 Eylül 2008


Mısır, ülkedeki 'demokratik olmayan uygulamalar' ve yaşanan fakirlik nedeniyle ulusal ve uluslararası basın tarafından sık sık eleştirilere maruz kalsa da, sahip olduğu kültürel / tarihi miras ve bölgeler arası önemli konumu dolayısıyla, süper güçler ve Avrupa tarafından ikili görüşmelerde ve arabuluculuk faaliyetlerinde başvurulan önemli bir bölgesel güçtür. Ülkede yayınlanan hükümet yanlısı gazetelere bakıldığında da Hüsnü Mübarek’in yoğun olarak farklı ülke liderleriyle yaptığı görüşmeler ve bölge sorunlarıyla ilgili gösterdiği çaba takdire şayan bir şekilde Cumhurbaşkanının dış politikada ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Amerika ile son yıllarda yaşanan gerginlikler göz ardı edildiğinde, Akdeniz İçin Birlik görüşmelerinde ve Afrika Birliği Konferansı'nda Mısır’ın öncü rolü üstlenmesi, Arap Birliği’nin ve diğer pek çok Arap ve Afrika Organizasyonunun Kahire’de konumlanmış olması, bir zamanlar Nasır tarafından amaçlanan Mısır’ı Arap dünyası, İslam ülkeleri ve Afrika’da merkezi güç haline getirme amacına[1] uygun politikalar izlendiğini göstermektedir.

Örnegin, Lübnan’da istikrarın sağlanması, İsrail-Filistin çatışmasında çözüm yollarının aranması, Irak savaşı ve Iran gibi gündemdeki konulara yoğunlaşan Hüsnü Mübarek, Agustos ayında bölge sorunlarını görüşmek üzere Suudi Kralı Abdullah, Umman Sultanı Kabus Bin Said ve Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora’yı İskenderiye de biraraya getirirken; takip eden hafta İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ı İskenderiye’de ağırladı. Bununla birlikte aynı tarihlerde ülke, Hamas ve el-Fetih taraflarının görüşmelerinde de ev sahipliği yapmaktaydı.

Uluslararası plandaki tüm bu gelişmeler Mısır basınında takip edildiğinde dikkat çeken nokta, Hüsnü Mübarek hükümetinin dış politikaya yoğunlaşarak, iç sorunlarla ilgili oğul Cemal Mübarek’in ön plana çıkıyor olmasıdır.

Hükümet yanlısı gazeteler incelendiğinde Cemal Mübarek’in ülke içinde yaptığı ziyaretler ön plana çıkarken; muhalif yazarları ve hükümet karşıtı haberleri ile ülkede aynı zamanda önemli bir okuyucu kitlesinede sahip mustakil ve muhalif gazeteler son haftalarda Cemal Mübarek’in babasının halefi olacağı yönünde tartışmaları gündeme getirmektedir.

Önceki hafta, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seif İslam El-Kaddafi’nin, ülkesindeki insan hakları uygulamalarını ve politikacıları eleştirdiği konuşmasından sonra dünya basınında olduğu gibi Mısır’da da tartışmalar tekrar Mübarek sonrası döneme yoğunlaştı. Oğul Kaddafi, ister monarşi isterse cumhuriyet ya da sultanlık olsun Arap rejimlerinde yaygın olarak uygulanan babadan oğula devrolan liderliğe karşı olduğunu ve kendisinin sivil toplumun bir üyesi olarak hayatına devam etmek istediğini belirtmişti. Bu açıklmayı takiben Mısır’ın muhalif gazetelerinden El-Dustur’da tam sayfa olarak yayınlanan yazıda[2] Cemal Mübarek, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seif İslam El-Kaddafi’nin yaptığı gibi politikadan çekildiğini açıklamaya davet edildi. Aynı çağrı ülkedeki pek çok muhalif gruplar tarafından yapılmakta ve Suriye benzeri Hafız Esad sonrası Beşar Esad örneğinde olduğu gibi bir uygulamadansa oğul Mübarek’in Kaddafi’yi örnek alması gerektiği vurgulanmaktadır.

45 yaşındaki Cemal Mübarek, Amerikan Üniversitesi’nde İşletme üzerine lisans ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra Bank of Amerika’nın Mısır ve Londra şubelerinde çalıştı. Aynı zamanda 4 Mayıs 2007 yılında Mısırlı bir işadamının kızıyla yaptığı evlilikle de gündeme geldi. Oğul Mübarek, Ulusal Demokratik Parti’nin Siyasi Komitesinde ve Siyasi İşler Yüksek Konseyinde başkanlık yapmaktadır ve ozellikle iş dünyasından arkadaşlarını partide yüksek kademelere atadigi icin yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. 2005 yılının Şubat ayında anayasanın 76.maddesinde yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olabilmek için herhangi bir partinin Siyasi Komitesinde en az bir yıl süreli üye olunması gerekmektedir. Bu durumda Cemal Mübarek’in partinin ikinci adamı konumundaki bu pozisyonda hala devam ediyor olması 2006 yılında Siyasi Komitenin eski üyelerini görevden alarak kendi seçtiği üyeleri ataması ve bunu örneğin Tarım Bakanı Yusuf Vali örneğinde olduğu şekilde yolsuzlukla mücadele ettiğini söyleyerek yapması dikkat çekicidir. Her ne kadar Cemal Mübarek kendisiyle yapılan televizyon ve gazete röportajlarında Cumhurbaşkanlığı için herhangibir talebinin olmadığını belirtiyor ve 80 yaşındaki Hüsnü Mübarek oğlunun miras devralmayacağını ifade etmek için ‘Mısır Suriye değildir’ açıklamaları yapıyor olsa da, ozellikle baba Mübarek’in vekil Cumhurbaşkanı atamamak konusunda ısrarlı oluşu kendisine yapılan eleştirileri haklı çıkarmaktadır.

Ulusal Demokratik Parti Siyasi Komite Başkanı olan Cemal Mübarek, gazetelerde yolsuzluklarla mücadele, sosyal adalet ve ülkedeki fakirlik sorununa çözüm arayışları gösteren bir portre olarak iç politika konularında halktan kabul görmeyi amaçlamaktadır. Ülkede yaşanan ekmek krizi sırasında da Cemal Mübarek, sorunun kısa bir süre içinde çözüleceğine ve 2011 yılında memur maşlarının iki katına çıkarılacağına ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Ekonomik Gelişme Bakanlığı, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Gelişme Fonu(UNDP) ortak çalışması ile ülkedeki 1000 fakir köy için koşulların iyileştirilmesini amaçlayan projesi kapsamında köyleri ziyaret eden Cemal Mübarek, köylerde içme suyu, yolların yapımı, sağlık hizmetleri ve gençlik hizmetleriyle ilgili vaatler vererek yüksek ekonomik büyüme oranlarına vurgu yapmakta ve geçen ay %23.1 olarak kaydedilen enflasyon oranını düşüreceğine dair vaatler vermektedir. 1-3 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan beşinci Ulusal Demokratik Parti yıllık kongresi öncesinde Cemal Mübarek’in ülkenin güneyindeki Yukarı Mısır’da bulunan Beni Suef’e bağlı Nana köyüne (ülkenin en fakir köyü) yaptığı ziyaret sırasında halk ile kurmaya çalıştığı diyalog ve hükümet destekli gazetelerin yapılan ziyareti ön plana çıkartması ve gazetelerde yayınlanan fotoğraflar gezinin amacına ulaşmasına hizmet etmiştir. Popularitenin artırılması için izlenen yollardan bir diğeride ulusal Milli Takımın(Al-Ahly) idmanlarının izlenmesi ve takımın havaalanında karşılanmasıdır.

Son iki yıl içinde özellikle ülkedeki ekonomik faaliyetlere yoğunlaşması, uluslararası toplantılarda Mısır’ı temsil etmesi ve 2006 yılında yaptığı Beyaz Saray ziyaretinde Bush ile görüşmesi muhalefetin giderek Cemal Mübarek’in bir sonraki lider olacağı yönündeki tahminlerini güçlendirmektedir. Cemal Mübarek’in 2011 seçimlerinde olası liderliğiyle ilgili olumlu olan yön askeri kökenli değil sivil ve genç bir lider adayı olarak konumlanmasıdır. Bununla birlikte babasının yaptığı gibi uluslararası medyayı ve ülkedeki muhalif medyayı sert bir dille eleştirimesi ve 2008 yılında yapılan yerel seçimlerde oğul Mübarek’e yakın olan adayların yer alması ve işadamları ile olan yakın ilşkisi muhalif kanat tarafından ağır bir şekilde eleştirilmektedir. Cemal Mübarek 2006 yılında Mısır’ın Nükleer Enerji faaliyetlerine tekrar baslayacagini açıklayarak -toplum nezdinde Şii karakterinden dolayı kötü imaja sahip olmasına rağmen- nükleer programı ve Amerika’ya karşı gösterdiği dirençle büyük sempati kazanan İran benzeri bir uygulama ile ulusal gururun kazanılmasına hizmet etmiştir.

Halk nezdinde ise baba Mübarek ve oğul Mübarek’i karşılaştırdığında oğul Mübarek’in daha liberal olduğunu savunan kesimin yanı sıra, cumhuriyet tarihinde ne Nasır, ne Sedat ne de Mübarek’in halk tarafından seçilmediğini vurgulayanların sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır. Örneğin müstakil bir gazete olan Masr Al-Youm’de Macdi el-Callad tarafından yapılan bir yorumda ‘Sina Yarımadası İsrail tarafından işgal edilirse ne yaparsınız?’ sorusuna üç üniversite öğrencisinin verdiği yanıtlar şöyle:

Birinci öğrencinin ‘tabiki ülkemi savunurum’, ikinci öğrencinin ‘savunmam’ ve üçüncü öğrencinin ‘bu konuda düşünmem gerekiyor’ şeklinde verdiği yanıtlar ülkede özellikle muhalif kanat tarafından büyük bir tartışmaya neden olmuş durumda. Yazar, ikinci öğrenciye savunmama sebebini sorduğunda aldığı yanıt “savaşa giden bir kişi için ülkesinin kendisine ait olduğunu hissetmesi, bu ülkede sıcaklık ve güvenlik içinde olması ve hükümetinin adalet ve eşitlik temelli politikalar izlemesi gerekir” şeklindedir. [3]

Aynı şekilde Şura Konseyi'nde önceki hafta çıkan yangının ardından, yangın konusunda üzüldüğü tek noktanın yapının içinde milletvekillerinin olmaması olduğunu belirten Masr El-Youm yazarı Mahmud el Karduşi de[4] ülkedeki vatan sevgisini sorugulamaktadır. Yazar tarihi yapıda ortaya çıkan yangının ardından, Muhammed Ali Paşa’dan muhtemel lider Cemal Mübarek’e dek tüm liderlerin seçiminde söz hakkı olmayan bir halkın kendisini bu tarihi yapıya bağlı hissetmesi içinde bir sebeb görmediğini ifade etmektedir.

Cemal Mübarek’in 2011 yılında Mısır Cumhurbaşkanı olması durumunda bölgede Suriye, Ürdün ve Fas’ta gerçekleşen babadan oğula geçen liderlik benzeri bir uygulama olacaktir. Camp David anlaşmasının devamı, Amerika ve Avrupa ile ilişkilerin devamı gözönüne alındığında Cemal Mübarek politik İslam’ı temsil eden Müslüman Kardeşler’e meclisteki diger zayif partilere karşı bir alternatif olarak gorulmekte ve uluslararası alanda avantajlı bir konumda bulunmaktadır.


[1] Denis J. Sullivan and Sana Abed-Kotob, Islam in Contemporary Egypt, pg.11
[2] Al Dustur, 27 Ağustos 2008
[3] Haaretz, 27 Ağustos 2008
[4] Masr Al Youm, 24 Ağustos 2008

Serpil AÇIKALIN, USAK
6 Eylül 2008, Cumartesi