21 Nisan 2010 Çarşamba

El-Baradai’nin Ardından Mısır Siyaseti



16 Mart 2010

12 yıl boyunca Uluslararası Atom Enerji Kurumu’nun başkanlığını yapan ve 2005 yılında Nobel Barış ödülüne layık görülen Muhammed Ali El-Baradai, 19 Şubatta Mısır’a geldiğinde yoğun sevinç gösterileriyle karşılanmıştı. Ülkedeki yayın kuruluşlarının yanı sıra, uluslararası medya ve Mısırlı gençlerin büyük bir rağbet gösterdiği siber dünya da El-Baradai’yi büyük bir ilgiyle karşıladı. Facebookta kendisi adına açılan ve üye sayısı yüz binleri bulan sayfalar ve yorumlar yanında El-Baradai’nin cumhurbaşkanlığı için yarışmasına izin veren anayasa değişikliği için on binlerce katılımın sağlandığı imza kampanyası, El- Baradai’nin uzun bir aradan sonra Mısır siyasetinde alternatif bir başkan olabileceği düşüncesini de akıllara getirdi.

El-Baradai yaptığı açıklamalarda, ülkede seçimler adil bir ortamda gerçekleşir ve gerekli anayasal reformlar yapılırsa 2011 seçimlerinde aday olabileceğini ilan etti. Hatta Mısır gibi parti kurmanın prosedürel olarak çok ağır olduğu bir ülkede ve ‘farklı bir görüşü yansıtmıyor’ veya ‘ülkede yeterince parti var’ gibi söylemlerle veya El-Vasat örneğinde olduğu gibi Müslüman Kardeşlerle bağlantısı olduğu iddialarıyla izin verilmeyen parti başvurularına rağmen parti kurmaktan dahi bahsetti.
Bir hafta gibi bir süre içinde El-Baradai, Müslüman Kardeşler de dahil ülkedeki muhalif gruplarla görüştü ve anayasal bir değişiklik için ulusal bir cephe kurdu. Bunun yanında, çok kısa bir sürede cumhurbaşkanlığı seçimleri için El-Baradai’nin Adaylığını Destekleme Halk Kampanyası başlatıldı.

Ne var ki El-Baradai, diğer başkentlerdeki programları dolayısıyla on gün kaldığı Mısır'dan ayrıldı. Ancak El-Baradai giderken ardında yenilenmiş bir tartışma ve soru işaretleri bıraktı. El-Baradai’nin ardında bıraktığı siyasi ortam artık ne geldiği gün ile aynı ne de başlattığı tartışmalar cumhurbaşkanlığı seçimlerine dek kolay kolay bitecek gibi görünüyor...

El-Baradai sayesinde aslında yıllardır tartışma konusu olan anayasadaki bazı maddeler ülkenin tekrar gündemine geldi. Mısır Anayasası’nın en fazla tartışılan maddeleri; 76. madde, 77. madde, 88. madde ve Olağanüstü Hal Kanununu düzenleyen 148. madde. Özellikle 76. madde tüm Mısır vatandaşlarına cumhurbaşkanlığı adaylığı için izin vermeyen ve adaylık hakkını neredeyse sadece Ulusal Demokratik Parti üyesi olmaya bağlayan bir yasa olarak biliniyor.

El-Baradai’nin Mısır’dan ayrılmasının ardından ülkenin muhalif partileri arasında önde gelen El-Vafd, Nasırist Parti, Tagammu Partisi ve Demokratik Caphe Partisi anayasal reformların gerekliliğinin vurgulandığı ve üç gün süren Muhalif Partilerin Koalisyonu adında bir konferans düzenlediler.

Buna göre Mısır’da gerçekleşmesi istenen reformlar genel olarak şu şekilde sıralanabilir:
-Anayasadaki 76. , 77. ve 88. maddelerin değiştirilmesi.
-Yıllardır kesintisiz olarak ülkede uygulanan ve 11 Eylül sonrası dönemde gerekliliği daha da
vurgulanan Olağanüstü Hal kanunlarının kaldırılması.
-Seçimlerin bağımsız gözlemciler tarafından izlenmesi.
-Pek çok aksaklığı olan oy kayıt sistemi yerine yenilenen kimlik kartlarının seçimlerde kullanılması.


76, 77 ve 88. Maddeler

76. madde 2005 yılının Şubat ayında Mübarek’in ani bir şekilde anayasal reform yapacağını duyurması ve Mayıs ayında yapılan Meclis oylaması sonrasında ülkede referandum ile cumhurbaşkanı seçilmesi yerine çok adaylı seçim sonucu cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. İlk bakışta kulağa hoş gelen ve Mısır adına bir gelişme sayılabilecek bu değişiklik, yasanın detaylı bir şekilde incelenmesi ve mevcut rezervleri ile aslında yakın gelecekte pek de fazla bir değişiklik olmayacağını gösterdi. Buna göre; en az beş yıldır kurulu olan ve kesintisiz bir şekilde faaliyetlerine devam eden bir partiden olunması, bu partinin en az yüzde beşlik bir oranda Halk Meclisi ve Şura Konseyinde temsil ediliyor olması ve adayın en az bir yıldır bu partinin üst düzey kurulunda görev alıyor olması gerekli. Bu şartlar sağlanamadığı durumda ise bağımsız aday olmak isteyen bir kişi ancak 65’i Halk Meclisi’den, 25’i Şura Konseyi’nden ve geri kalanı her bir yerel meclisten en az on kişi olmak üzere toplam 250 kişilik bir desteğe sahip olduğu taktirde cumhurbaşkanlığı için bağımsız adaylık koyabiliyor ki bu sayıyı tamamlamak Ulusal Demokratik Parti’nin bu kurumlardaki hakimiyeti dolayısıyla imkansız olarak yorumlanıyor.

Bu maddeye karşı yapılan eleştirilere UDP tarafından verilen yanıt ise toplumun yüzde beşini dahi temsil etmeyen bir kişinin cumhurbaşkanlığı için aday olamayacağı şeklinde.[1] Ancak 2005 yılında seçimlere katılımın yüzde yirmilerde olması ve seçimlere karıştırılan hile iddiaları bu kadar yaygınken bu gerekçenin geçerliliği kabul edilebilir görünmemekte.

Değiştirilmesi talep edilen bir diğer anayasal madde ise 77. madde. Bu madde cumhurbaşkanının süresiz bir şekilde altı yıllık dönemler için ülkeyi yönetmesine izin veriyor. Geçmişte pek çok defalar gündeme gelen ve özellikle Müslüman Kardeşler ve Kifaye hareketi tarafından protesto edilen bu maddenin cumhurbaşkanının görevde kalma süresini iki dönemle sınırlandırılması isteniyor. Geçmişte bu iki muhalif grup görev süresinin dört yıla indirilmesi, ardı ardına en fazla iki dönemlik bir görevlendirme ve hatta herhangi bir partiye bağlı olmayan bir adayın cumhurbaşkanı olabilmesini talep etmekteydi; ancak bu taleplerin hiçbirisi gerçekleşmedi.

2000 yılında kararlaştırılan ve seçimlerin yargıçlar tarafından gözlemlenmesini esas alan 88. madde ise 2007 yılında pek çok diğer yasa gibi değiştirildi ve artık yargıçlar tarafından seçimlerin gözlemlenmesi artık söz konusu değil.


El-Baradai’ye Yapılan Eleştiriler

El-Baradai, 67 yaşında olmasına ve uzun yıllar yurt dışında yaşamasına rağmen özellikle gençler ve reform yanlıları tarafından destekleniyor. El-Baradai’nin adaylığı ile ilgili olumlu yönler yanında olumsuz vurgular da elbette ki toplumun değişik kesimleri tarafından dile getirilmekte. Hatta o kadar ki, ülkenin istikrarını bozduğu iddiasıyla El-Baradei’yi suçlayan vatandaşlar dahi oldu. Bunun yanında, El Baradai’nin yaklaşık otuz yıldır yurtdışında olması bir yandan eleştirilirken diğer yandan da bu durumun kendisini ülke içi tartışmalardan koruduğunu düşünenlerde yok değil.

Yapılan eleştirilerden en önemlileri, El-Baradai’nin Atom Enerji Kurulu başkanlığı döneminde ABD’nin Irak işgaliyle ilgili yasal iddialarına katkıda bulunduğu ve İran’la ilgili nükleer tartışmalarında Batı yanlısı tutum takındığı iddiaları. Tüm bu suçlamalar, El-Baradai’nin seçilmesi durumunda dahi Amerika’nın Mısır’a olan siyasi müdahalesinin devam edeceği saikine dayanıyor. Buna göre, cumhurbaşkanlığı makamında yapılacak bu değişiklik bile Mısır’daki muhalifler tarafından yoğun bir şekilde eleştirilen dış politika mevzularında bir değişimi getirmeyecek.

Yazısında Halid Meşal, Nasrallah, El-Zavahiri, Ahmedinejad ve Netenyahu fotoğrafları ile birlikte El-Baradai’nin fotoğrafını da koyan devlet yanlısı Ruz El-Yusuf gazetesi editörü gibi, El-Baradai’nin yasa değişikliği yoluyla Müslüman Kardeşler’i de yasal hale getirmesiyle ülkede etnik ve dini ayrılıkların yaşanacağı iddiasında bulunanlar da mevcut.[2]

Ulusal Demokratik Parti’nin El-Baradai’nin cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyici bir adımının görülmemesi ve gerek parti mensupları ve gerekse hükümete yakın olan medya tarafından El-Baradai’ye yapılan ithaflar, kendisini zorlu bir sürecin beklediğini gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi geçenlerden isimlerden biri olan Cemal Mübarek de yaptığı bir açıklamada, partilerden aday gösterilmesinin esas yöntem olduğunu ve bağımsız bir adayın ancak bir istisna olacağını, bu durumun ülkedeki parti hayatını geliştirici bir unsur olduğunu söyledi.[3] Bu hafta Masr El-Yevm’de ortaya atılan bir iddia ise muhalefetin de hükümet tarafından El-Baradai’ye karşı ikna edilmeye çalışıldığını gösteriyor. Gazetenin iddiasına göre Ulusal Demokratik Parti, önümüzdeki parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşler milletvekillerinin halihazırda işgal ettiği koltukları diğer partilere dağıtacak; buna göre hükümet Vafd Partisi’ne rezerv edilen 23 sandalye karşılığı bu partiyle El-Baradai’nin adaylığını desteklememesi konusunda anlaştı ve bu anlaşma diğer partilere de yayılacak.[4]


Gelecek İki Yıl Çok Önemli

Önümüzdeki dönemde Mısır’ı bekleyen üç seçim var. Bunlar Kasım ayında yapılacak olan Şura Konseyi seçimleri, Ekim ayındaki Parlamento seçimleri ve 2011’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri.

Son aylarda yoğunlaşan anayasal değişiklikler meselesi aynı zamanda Mısır halkının öncelikleri nedir sorusunu da akla getiriyor. Ülkedeki yoğun fakirlik, işsizlik ve okuryazarlık değerlerindeki olumsuz tablo halen devam ederken anayasal değişim ülke genelinin önceliği olarak görülmeyebilir elbette. Ancak görünen o ki Mısır halkında var olan siyasi yorgunluk ve yıllardır devam eden umutsuzluk ancak bu anayasal değişimler sonucu yönetimin daha demokratik yollarla devrine bağlı olarak değişebilir görünüyor.

Birçok gözlemcinin beklediği 2011 seçimleri öncesi Hüsnü Mübarek’in görevinde kalması durumunda Mısır’da seçimlerinin mevcut yasalara göre ve planlar dahilinde gerçekleşmesi beklenmekle birlikte, Mübarek’in umulmadık bir şekilde ve vaktinden önce görevini terk etme zorunluluğu doğduğu taktirde yerine geçecek bir vekilin olmaması ülkenin belirsizliklerini daha da artıracak bir gelişme olabilir.

Ancak yakın dönemde sorulan soru El-Baradai’nin yaktığı ateşin ardından ülkeye ne zaman geri döneceği şeklinde…


[1] Insight Story programı, Al Jazeera English, 8 Mart 2010.
[2] Abdullah Kemal, خطرأ السيناريوهات علي مستقبل البلدl(Ülkenin geleceğine dair stratejilerin ihtarı), Ruz El-Yusuf, 3 Mart 2010.
[3] Masr el-Yevm, 5 Mart 2010
[4] «أباظة» يتهم « لمصرى ا اليوم » ب«الفاشية» … و «حشمت» : الصفقة ليست لأولى بين «الوفد و الوطنى » (Abaza: Masr El-Yevm’i Faşistlikle Suçladı…Ve Haşmet:Ulusal Parti ve Vafd’ın İlk Anlaşması Değil), Masr El-Yevm, 16 Mart 2010.

Serpil Açıkalın, USAK Ortadoğu Çalışmaları Merkezi

16 Mart 2010, Salı