30 Ağustos 2009 Pazar

Turkish-Iraqi Relations in Light of Davutoglu’s Visit To Iraq

In the post-2003 period, Iraq has been the most substantial issue in Turkish foreign affairs, due to the intense domestic conflict and political instability in Iraq. For Turkey, the unity of Iraqi territory and the security of the region have been a top priority since the US occupation of Iraq. Moreover, the PKK terrorist organization has positioned itself in Northern Iraq and has conducted its activities against Turkey from this location, creating a security concern for Turkey. However, depending on the cooperation efforts of both countries, it can be said that during the past two years, the relations have become more constructive through the mutual visits of politicians.



Turkish Foreign Minister Ahmet Davutoğlu and state Minister Zafer Caglayan paid a one-day visit to Iraq to meet with Iraqi president Jalal Talabani, Prime Minister Nuri Al Maliki and Foreign Minister Hoshyar Zabari in preparation for the second meeting of the High Level Cooperation Council. The aim of the meeting was, in the words of Davutoglu, “not only cooperation but an integration” of the two countries and the establishment of the scope of security issues, including the close of the Mahmur Terrorist Camp. They are also planning the future expansion of a similar integration project to include Syria and Russia.



The Bilateral High Level Strategic Cooperation Council was established on 10 July 2008 during Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan’s visit to Iraq. The Council’s second meeting was on the agenda during Davutoglu’s last visit. It will be held in October 2009 and will determine the details of the Council. Generally, the Council will include the establishment of a common security framework, a high-level political dialogue, mutual economic dependence and cultural cooperation. The Council will be co-headed by two Prime Ministers and conducted with the participation of nine ministries. The ministers will meet three times a year with the aim to improve their interaction in energy, security, diplomacy, and economy issues.
.........http://www.turkishweekly.net/op-ed/2545/turkish-iraqi-relations-in-light-of-davutoglu%E2%80%99s-visit-to-iraq-.html

Lübnan Parlamento Seçimleri

2009 yılı Orta Doğu’daki pek çok ülke için hem yerel hem de parlamento seçimleri anlamında pek çok seçimin yaşandığı bir yıldır. Irak, Lübnan, İran, Cezayir gibi ülkelerde gerçekleştirilen / gerçekleştirilecek olan seçimler, 2008 sonunda göreve başlayan Obama hükümeti ile birlikte değerlendirildiğinde, hem bölge düzeyinde hem de bölgeye yönelik değişen yaklaşımlarla birlikte iletişim kanallarının açılması anlamında büyük bir değişim getirecektir.

Lübnan’da 7 Haziran 2009 tarihinde yapılan ve ülkenin gelecek dört yılını belirleyecek olan Parlamento seçimleri uluslararası toplum tarafından yoğun bir ilgiyle takip edildi. Lübnan’ın karmaşık bir seçim sistemi ve politik yapıya sahip oluşu ve bu konudaki Türkçe kaynakların eksikliğinin dikkat çekici bir düzeyde olması nedeniyle bu çalışmada ana hatlarıyla günümüze yansıyan krizlerin politik sistem boyutu incelenecek ve son kısımda son seçimlerin değerlendirilmesi yapılacaktır.

Etnik ve Parlamenter Yapı:

Dört milyon civarında bir nüfusa sahip olan ve resmi olarak 18 mezhebin tanındığı Lübnan Cumhuriyeti 6 bölgeye (Muhafaza) ayrılmaktadır: Beyrut, Kuzey Lübnan, Dağlık Lübnan, Güney Lübnan, Beka Vadisi ve Nabatiye.[1] Fransızlar tarafından 1932 yılında yapılan ilk ve tek etnik yapıya dayalı nüfus sayımına göre en fazla nüfusa sahip olan Hıristiyan Marunileri (28.8%), Sünni (22.4 %) ve Şii(19.6 %) mezhepleri takip etmekteydi. [2]

Lübnan Anayasası, Lübnan’ın demokratik ve parlamenter bir Cumhuriyet olduğunu vurgulamaktadır. Bakanlar Kuruluna Başbakan başkanlık etmektedir. Anayasa; yasama, yürütme ve yargı sistemlerinin ayrılığına dayanır. Meclis ideolojik ayrımdan ziyade etnik ve dini kimliklere göre şekillenmektedir. 128 üyeli meclis 4 yıllık bir dönem için seçilmektedir.

Cumhurbaşkanı altı yıllık bir dönem için Parlamento tarafından seçilmektedir ve aynı cumhurbaşkanı tekrar seçilememektedir. Başbakan ise Cumhurbaşkanı ve Parlamento tarafından seçilmektedir. 2000 yılında yapılan anayasa değişikliği ile 14 seçim bölgesine bölünen Lübnan’da, yapılan genel seçimlerde muhalif konumda bulunan Refik Hariri tekrar çoğunluğu kazanmış ve Suriye yanlısı Emil Lahud 1998 yılında istifaya zorladığı Hariri’yi başbakanlığa atamak zorunda kalmıştır. 3 Eylül 2004 yılında ise Suriye yanlısı Cumhurbaşkanı Emil Lahud’un görev süresi 29’a karşı 96 oy ile Meclis tarafından 3 yıllık bir süre için uzatılmıştır.

Ulusal Pakt:

Bağımsızlığın kazanılmasının ardından Maruni Cumhurbaşkanı Bişhar Huri ve Sünni Başbakan Riad El Sulh tarafından 1943 yılında yapılan ve yazılı olmayan Ulusal Pakt’a göre, ülke içindeki farklı mezheplerin tanınması kararlaştırıldı. Bu anlaşmada yansız, bağımsız ve egemen bir devlet konusunda anlaşıldı. Böylece ne Suriye ve Arap Dünyası’na, ne de Fransa da dâhil Batı Dünyası’na bir bağımlılığın olmadığı ilan edildi ve ülkenin kimliğinin Arap olduğu kabul edildi ayrıca Mezhebe Dayalı Sistem (Confessional Sistem) konusunda anlaşmaya varıldı. Anlaşma iki temel grubu esas almıştır: Müslümanlar ve Hıristiyanlar. Buna göre, Meclis’te dağılımın mezheplerin nüfus içindeki oranına göre belirlenmesi ve 1932 sayımına göre nüfusun %52’sini oluşturan Hıristiyanlar ve %48’ini oluşturan Müslümanlar için aynı oranın Meclis’teki dağılımda da esas alınması kararlaştırıldı. [3]

Mezhebe dayalı olan Lübnan politik düzeninde, 1932 sayım sonuçlarına göre, en yüksek makam olan Cumhurbaşkanlığı konumuna bir Maruni, Başbakanlık konumuna ülkedeki ikinci en kalabalık nüfusuna sahip olan Sünni mezhebine mensup bir kişi ve Meclis Başkanlığı konumuna ülkedeki üçüncü en kalabalık nüfusa sahip Şii mezhebine mensup bir kişinin getirilmesi ve Parlamento’daki Milletvekili oranının 6:5 oranında (her on bir milletvekilinden 6’sı Hıristiyan ve 5’i Müslüman) olması kararlaştırıldı. Mezhepsel olarak belirlenen diğer pozisyonlar ise şu şekildedir: Savunma Bakanı Ortodoks Hrisitiyan, İçişleri Bakanı bir Dürzi, Başkomutan bir Maruni Hristiyan.

Taif Anlaşması:

15 yıl süren iç savaşı bitiren Taif Anlaşması Suriye, diğer Arap ülkeleri ve uluslararası toplum tarafından desteklenerek 22 Ekim 1989 tarihinde 22 günlük görüşmeler sonucunda imzalandı. Taif Anlaşması genel olarak 1943 yılı Ulusal Pakt’ına bağlı kalmakla birlikte farklı mezheplerin bir arada yaşaması ve herhangi bir mezhebin avantajlı konuma sahip olmasından ziyade, güç paylaşımının eşit dağılımını, Lübnan’ın birliğini ve Arap kimliğini esas almaktaydı. 1990 yılında Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki oran 1:1 olarak değiştirildi (Lübnan Anayasası 23.md.) ve Meclis Başkanının görev süresi dört yıla çıkarıldı; ancak belli pozisyonlardaki görevlilerin mezheplere göre dağılımı aynı kaldı.

.........http://www.usakgundem.com/yorum/236/-yorum-analiz-l%C3%BCbnan-parlamento-se%C3%A7imleri-.html