12 Kasım 2008 Çarşamba

Obama ve Ortadoğu



Serpil Açıkalın
11 Kasım 2008
USAK

Barack Obama iki yıl süren seçim kampanyalarının ardından 4 Kasım 2008 de Amerika’nın 44. başkanı oldu. Martin Luther King 45 yıl önce ‘bir hayalim var’ derken bir gün siyah bir Amerikalının başkan olacağını tahmin edebilir miydi bilinmez ancak bugün Amerika, Luther King’in eşitlik talebinin ötesinde siyahi bir başkana sahip.

Barack Obama’nın seçilmesiyle sekiz yıl süren Bush döneminin sona ermesinin, Ortadoğu’da genel olarak hâkim olan Amerikan karşıtlığını gelecekte hangi yönde etkileyeceği merak ediliyor. Kampanyalar süresince Obama’nın rakibi McCain’in uygulayacağı politikalar sekiz yıllık pre-emptive(önleyici) politikalara dayalı Bush doktrininin bir devamı olarak algılandı. Politikada deneyim sahibi ve beyaz olması gibi özellikleri McCain için bir avantaj; siyah olması, yeterince Hıristiyan ve milliyetçi olmaması ve dış politikada deneyimsiz olması gibi özellikleri ise Barack Obama için bir dezavantaj olarak görüldü/gösterildi. Ancak Obama için dezavantaj olarak görülen bu özellikler, Bayaz Sarayı ‘Beyaz Adam’ ve Amerika’yı Bush ile özdeşleştiren Araplar için tam tersine Obama’ya karşı psikolojik bir yakınlık duyulmasına sebep oldu.
Ülkesi şeytan ekseninde yer alan bir Arap için haçlı seferlerinin yüzyıllar sonra tekrar dile getirilmesi dahi Amerika’ya karşı olan önyargıların artması için yeterliydi. Afganistan işgali sonrası Irak savaşı ile doruğa çıkan Amerikan karşıtlığının bir göstergesi olarak, Amerika ile işbirliği yapan Arap Devletlerinin halkları bu ilişkinin sadece hükümetler arasında sınırlı olduğunu, Amerika ve İsrail’in kendileri için hala ülkelerindeki ve dünyanın diğer ülkelerindeki ‘kötülüğün kaynağı’ olduğunu iddia ediyorlar. Bununla birlikte Obama’nın İsrail ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda Araplar için olumsuz sayılabilecek ifadeler kullanmasına rağmen hala destek alabilmesi, kendisinin bu halklar tarafından aslında bir ‘sembol’ olarak da görüldüğünü kanıtlıyor. Bu durum aynı zamanda Obama’nın ve rakibi olan McCain ve yardımcısı Palin’in nasıl bir fenomen haline dönüştüğünü de gözler önüne seriyor.

Mısırlı Yusuf Kardavi gibi bazı önemli isimler cihadın devam etmesi için McCain’in seçilmesini tercih ettiklerini açıkladılar. Bazı Arap yorumcular ise Obama’nın seçilmesiyle Amerikan sisteminde radikal bir değişimin olmasını beklemiyor, çünkü 1940’lı yıllardan itibaren İsrail’in güvenliğini sağlayan ve bölgede petrole dayalı çıkarlarını devam ettirmeye dayalı politikalar izleyen ABD’nin başkanın Cumhuriyetçi ya da Demokratik Parti’den olması çok da önemli değil. Onlara göre yeni başkan var olan politikaları uygulamaya devam edecek. Seçimlerden birkaç gün önce Obama’nın seçmenlerine seslenirken “Korku yerine ümit edin, bölünme yerine birleşin…sadece bu seçimleri kazanmak için değil…bu ülkeyi değiştirmek için…dünyayı değiştirmek için…” sözleri nedeniyle değişim bekleyenler de var. Ancak belki de bu yorumlar arasında en gerçekçi olanı Amerikan politikalarının değil üslubun değişeceği şeklinde olan yorumdur. Pek çok Arap yazar gibi Mısırlı gazeteci Fehmi Huveydi de ‘Niçin McCain değil Obama?’[i] yazısında Hüseyin olan ikinci ismi kadar Obama’nın İran ve Suriye gibi ülkelerle diyaloga geçme çabasının dış politikada üslup değişimine işaret olduğuna değindi. Ayrıca Obama’nın seçilmesinin ABD’nin bölge halkları nazarındaki imajında düzelme umutlarına katkıda bulunduğuna da kesin gözüyle bakılıyor. Obama’dan beklenen ise Bush benzeri sert güç(hard power) yerine yumuşak güç (soft power) kullanması.

İsrail-Filistin Meselesi

Obama’nın AIPAC toplantısında yaptığı konuşması İsrail ve bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerde izlenecek yöne dair bilgiler verdi. Elektronik posta yoluyla dolaşan söylentilerde İsrail karşıtı olduğu ve Kolombiya ekolünden gelen Filistin hakları savunucusu Raşid Halidi’nin arkadaşı olduğu yönündeki iddialara rağmen, ‘İsrail’in dostu’ olarak ve ‘kalpten’ yaptığını ifade ettiği konuşmasında, İsrail-ABD ilişkilerinin sonsuza kadar devam edeceğinden emin olduğunu ve Kudüs’ün, İsrail’in bölünmez ve ebedi başkenti olacağını söyledi. Obama konuşmasında, 11 yaşındayken kaldığı kampta Amerikalı bir Yahudi olan kamp yöneticisi ile tanışmalarından ve bu yöneticinin Yahudi halkının yüzyıllar boyunca anayurt hayallerini, inançlarını, ailelerini ve kültürlerini koruması hakkında anlattıklarından bahsetti ve siyah bir Kenyalı olan babasından kendisi iki yaşındayken ayrılmasından sonra beyaz olan annesi ile Endonezya’ya, sonrasında ise Amerika’ya gelişiyle Yahudilerin geçmişi arasında bir bağlantı kurdu. Yahudi halkının ruhsal, duygusal ve kültürel kimliğini koruması, Siyonizm, anayurt düşüncesi ve Holokost’ta yaşananları çok iyi anladığını ifade etti. Obama konuşmasında Sderot’a fırlatılan füzelerin İsrail halkı için risk teşkil ettiğini ve Amerika’nın son dönemdeki uygulamalarının İsrail’in güvenliğine katkıda bulunmadığını söyledi. İsrail ile ABD’nin ortak çıkarlarının olduğunu söyleyen Obama, İsrail’in güvenliğinin ABD’nin güvenliği olduğunu ve İsrail’e önümüzdeki on yıl içinde 30 milyar dolarlık savunma yardımı yapılacağını açıkladı. Ayrıca iki devletli çözüm konusunda aktif rol alacağına dair söz verdi ve Lübnan ile yakınlaşan Suriye’nin kitle imha silahları peşinde olmasına rağmen ABD’nin, İsrail-Suriye barış görüşmelerinde İsrail’i destekleyeceğini söyledi.

Tüm bu açıklamalara rağmen gelecek yıl seçimlerin yapılacağı İsrail’de, Obama’ya karşı şüpheler başlangıçtan itibaren devam ediyor. İsrail-Filistin meselesinde zaten ümitsiz başlayan Annapolis Konferansı’ndan bir yıl sonra Batı Şeria’da genişlemeye devam eden İsrail yerleşimleri ve çatışmalar sürerken Obama, iki devletli çözüme ulaşmak için barış girişimlerinin yapılmasını savunuyor.

Ayrıca son yıllarda ABD’nin bölgedeki arabuluculuk faaliyetlerinin giderek Mısır, Türkiye, Katar ve Fransa gibi ülkelere doğru kaydığı gözlenmekte. Annapolis Konfreansının da zaten başından itibaren fazla bir beklentiyle başlamaması ABD’nin bu konudaki misyonunun giderek zayıfladığını ortaya koyuyor.

İran

Obama seçim kampanyaları süresince Arap ve Müslüman dünya ile diplomasi yoluyla uzlaşmaya gidilmesinden yana olan tek adaydı. McCain ‘bomb bomb Iran’ şarkısını söylerken Obama, İsrail’i savunacağına söz vermekle birlikte Bush yönetiminin Tahran ile konuşmama politikasını da başarısız bulduğunu söyledi. Obama İran’ın terörizmi desteklediğini ve yasadışı olarak nükleer silahlanmasından haberdar olunduğunu, ancak İran’a karşı geliştirilebilecek bir strateji yerine Irak’ın işgal edildiğini, bunun da Ortadoğu’da aşırılıkların gelişmesine katkıda bulunduğunu düşünüyor. Bununla birlikte Bush döneminde pozisyonunu daha da güçlendiren İran’ın nükleer faaliyetlerini de artırdığını ve İsrail için de daha tehlikeli bir hale geldiğini belirterek bu gerçekler karşısında İran’a karşı daha farklı bir politika izleneceğini söylüyor. Yaşanan son finansal kriz sonrası ABD veya İsrail tarafından başlatılacak olan İran’a karşı herhangi bir önleyici savaş ihtimali çok zayıf görünüyor. Obama, ABD’nin çıkarları söz konusu olduğunda İranlı liderlerle diplomasi yollu koşulsuz bir diyalog kurulacağını söylüyor ve Haziran ayında cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı İran ile görüşmek istiyor. İran ile yakınlaşma, ABD’nin Irak ve Afganistan’da istikrarın sağlanması, El-Kaide ile mücadele ve İran’ın petrol ve doğalgazından yararlanma gibi konularda şansını artırabilir. Ancak İran’ın rotasını değiştirmediği taktirde Avrupa, Japonya ve Körfez ülkeleri ile birlikte İran’a karşı ekonomik ve petrol ihracına yönelik izolasyon politikasına gidileceğini de ekliyor. Obama’nın diplomasiye dayanan politikaları yanında ABD ve İsrail’in güvenliği söz konusu olduğunda askeri seçeneği de saklı tuttuğu ise bilinen bir gerçek.

Obama’nın İran’ın nükleer silah geliştirmesinin kabul edilebilir olmadığına yönelik yaptığı açıklamasına karşılık İran Meclis Sözcüsü Ali Larijani tarafından ABD politikalarında esaslı değişimler yerine taktiksel değişimin kabul edilebilir olmadığını söyledi. Obama’nın seçilmesini takip eden Pazar günü Şarm el-Şeyh’te yapılan toplantıda ise Bahreyn, Ürdün, Mısır, Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dışişleri Bakanları Obama’nın İran ile diyalog girişimlerinden duydukları kaygıyı dile getirdiler. Toplantıya katılan ABD Dışişleri Bakanı Condalizza Rice ise ABD’nin, nükleer silah konusunda İran’ın bölgede öncelikli bir konuma gelmesine izin vermeyeceğini söyleyerek ülkeleri ikna etmeye çalıştı. Ancak Rice’ın hala ABD’nin eski yönetimi adına konuşuyor olması nedeniyle İran’ın, Lübnan, Suriye, Irak ve Körfez ülkeleri üzerindeki etkisinden kaygılanan Arap ülkeleri için bu konuşmanın çok fazla tatmin edici olduğu söylenemez.

Suriye

26 Ekimde Amerika tarafından Suriye’nin bombalanması sonrası gelen yorumlar saldırının sadece Irak sınırındaki teröristlerle ilgili olmadığı, aynı zamanda Şam’ın Lübnan’da Hizbullah ve Fetih El-İslam ile Gazze’de ise Hamas ile ilişkisiyle de bağlantılı olduğu yönünde. Saldırılar sonrasında ülkede on binlerce kişinin katıldığı gösteriler yapıldı. Beşar Esad yönetimi kendisini dünyadan izole etmeye çalışan Bush yönetimi ile yaşadığı sorunları Obama ile aşmayı hedefliyor. İran devleti ile Hizbullah ve Hamas gibi gruplarla müttefik olan Suriye’nin, İsrail ile barış yapma konusundaki istekliliği ve artık Hizbullah’ın da veto hakkının olduğu Lübnan ile diplomatik bağların kurulduğu da unutulmaması gereken diğer bir husus. Suriye’nin umudu ABD’nin aracılığı ile yapılacak olan barış görüşmeleri ile Golan Tepelerinin tekrar kazanılması. Obama, McCain’in aksine Suriye ile diyaloga da sıcak bakıyor.

Irak

Beş yıllık Irak işgalinin ardından Irak’ta şiddet devam ediyor. Amerika’da, Irak konusunda politik ve insani kayıpların yanı sıra savaşın finansal yönü de öne çıkmakta. 2000 yılında Saddam Hüseyin’e karşı Bush yerine Demokrat Al Gore'u destekleyen Kürtler son Amerikan seçimlerinde ise McCain den yanaydılar. ABD’nin Irak’ta 144 bin askeri var. Amerikan ve diğer ülke askerlerinin Irak’ta kalmasına izin veren Birleşmiş Milletler’in yetki süresi 31 Aralık’ta doluyor. ABD ve Irak arasında yapılacak olan ikili anlaşma ile Amerikan güçlerinin 3 yıl daha burada kalması planlanıyor. Ancak bu durum Sadr yanlılarınca destek bulmuyor ve ABD askerlerinin kalış süresinin uzatılması İran tarafından desteklenen Şii gruplar tarafından protesto ediliyor. Anlaşma olmadığı takdirde Amerikan askerlerinin Irak’taki kalış süresi 31 Aralık’ta bitecek. Obama ise ABD askerlerinin 2010’un Haziran ayına dek aşamalı olarak çekilmesini savunuyor. Yapılan yorumlar ise seçim öncesi ülkedeki beklentilere yönelik olarak çekilme vaadi verilmiş olsa da 2012 yılından önce çekilmenin düşük bir olasılık olacağı şeklinde.[ii]

Körfez Ülkeleri ve Mısır

Bölgede Amerika ile müttefiklik ilişkisi olan ülkeler yeni başkanın bu ülkelerin stratejik konumlarının farkında olduğunu bildiklerini ifade ediyorlar ve ilişkilerin güçlenerek devam etmesini umuyorlar. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek beş yıldır Washington’a ziyarette bulunmayarak Amerika ile sıcak ilişkinin devam etmediği sinyalini geçmişte verirken, yeni Amerikan Başkanı Mısır için de yeni bir sayfanın açılması anlamına geliyor. Mısır 2003 yılında Amerika’nın Irak müdahalesinde aynı safta yer almamış ve İran konusunda nükleer faaliyetlerine rağmen askeri müdahale konusunda Amerika’ya destek vermemişti. Buna rağmen Mısır'ın, Amerika’dan İsrail’den sonra dünyada ikinci en büyük yardımı alan ülke olması ve bölgedeki öncü rolü aynı zamanda bir sonraki hükümetle ilişkilerin daha yoğun olarak devam etmesi anlamına geliyor.

Körfez ülkelerinde ise halk diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi kendisini Obama’ya daha yakın hissediyordu. Körfez ülkelerinde genelde muhafazakâr yaklaşımından dolayı Cumhuriyetçi adaylar tercih edilmekle birlikte, hükümetler arası ekonomik, politik, askeri ve güvenlik ilişkileri ve karşılıklı fayda göz önüne alındığında Cumhuriyetçi ya da Demokrat olması fark etmez anlayışı hâkim.

Yıllık ortalama 55 milyar dolarlık petrol alımını Suudi Arabistan’dan yapan Amerika'nın yeni başkanı Obama, kampanyası sırasında hedefleri arasında enerji bağımsızlığını da göstermişti. 10 yıllık süre içinde Ortadoğu ve Venezüella yerine başka kaynaklara yönelme sözü vermesine rağmen, Suudi Kral seçim sonrası Obama’yı tebrik etti ve yeni başkanla birlikte ABD-Suudi ilişkilerinin güçlenmesi temennisinde bulundu. Eylül ayında bazı Taliban liderlerinin davet edildiği ve bu hafta Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zardari’nin finansal destek için ziyarette bulunduğu Suudi Arabistan’ın, Taliban rejimiyle ve Pakistan ile devam eden diyalogu nedeniylede Amerikan yönetimince merkezi bir role sahip olduğu kabul ediliyor. [iii]

Sonuç olarak, Obama ile birlikte bölgeye yönelik bir üslup değişmesi bekleniyor ve Araplar için en iyi alternatif olduğu kabul ediliyor. El-Şark El-Evsad gazetesinden Bununla birlikte Amir Taheri’nin de belirttiği gibi iki yıl önce seçim kampanyaları başladığında konuşulan Irak konusunda ne yapılacağıydı ancak bugün konuşulan Amerika’da ne yapılacağı.[iv] Özellikle ülkede yaşanan mali sıkıntılar(ekonominin düzlüğe çıkarılması, sağlık sigortası reformu, enerji reformu ve vergi indirimi ) ve Irak sırada beklerken, bölge için en önemli sorunlardan sayılan İsrail-Filistin çatışması konusunda barış görüşmelerinin İsrail’de yapılacak olan seçimler sonrasında ve gecikmeli bir şekilde başlayacağı söylenebilir. Ayrıca dış politikada Afganistan, Pakistan ve İran öncelikli bir yere sahip. Bu yüzden bölgeye yönelik olumlu bir değişimin, yeni başkanın meşruiyet sağlama kaygısı da göz önüne alındığında çok kısa vadede gerçekleşmesi beklenmemelidir.


[i]لماذا أوباما وليس ماكين؟ , http://dostor.org/ar/index.php?option=com_content&task=view&id=6103&Itemid=51(Erişim tarihi 24 Ekim 2008)
[ii] Obama’s Administration not to Withdraw Troops from Iraq, but to Reduce Their Number, http://news.trend.az/index.shtml?show=news&newsid=1342270&lang=EN (Erişim tarihi 11 Kasım 2008)
[iii]Interfaith, Oil, and Afghanistan: Where Saudi and U.S. Interests Diverge, http://www.washingtoninstitute.org/templateC05.php?CID=2959
[iv]Obama's America: One Nation, Two Visions, http://www.asharqalawsat.com/english/news.asp?section=2&id=14639 (Erişim tarihi 9 Kasım 2008)


Serpil Açıkalın
USAK Ortadoğu Araştırmaları Merkezi
11 Kasım 2008
sacikalin@usak.org.tr

Hiç yorum yok: