30 Ekim 2008 Perşembe
Finansal Krizin Arap Ülkelerine Yansıması
Finansal Krizin Arap Ülkelerine Yansıması
USAK-Serpil Açıkalın
30 Ekim 2008, Perşembe
1929’da patlak veren büyük bunalımdan sonra yaşanan en büyük mali kriz olduğu belirtilen finansal piyasalardaki en son dalgalanmalar, Amerika, Avrupa ve Asya piyasalarının ardından Arap ülkelerinde de kaygılara yol açtı.
Körfez’deki Arap ülkeleri petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı finansal sorunlar yaşarken, petrol dışı gelirlerin daha önemli olduğu diğer Arap ülkeleri için yabancı yatırımların azalması, turizm ve ihracatlarındaki azalmayla bağlantılı sıkıntılar ön plana çıkıyor.
Körfez Ülkeleri
Küresel finansal krizin etkisiyle ham petrol üretiminde dünyanın en zengin rezervlerine sahip olan Körfez bölgesinde büyüme doğrudan petrol gelirleriyle bağlantılı olduğundan petrol fiyatlarının düşmesi sonucu hızlı büyümede de düşüş gerçekleşmesi bekleniyor. Önceki haftalarda IMF, tüm ülkelerin bireysel çabalarına rağmen Körfez İşbirliği Konseyi(KİK) üyesi ülkelerin birlikte hareket etmesi çağrısında bulunmuş ve 2009 yılı için öngörülen % 7,1’lik ekonomik büyümenin % 6,6’ya düşeceğini tahmin etmişti. Tüm bu uyarılar petrol üreticisi Arap ülkelerini önlemler almaya itti. Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü Riyad’da yapılan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi altı ülke (Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının katıldığı konferansta dünyayı saran finansal kriz konusunda alınabilecek önlemler konuşuldu. Ülkeler ayrıca ulusal düzeyde de önlemler almaya çalışıyorlar.
OPEC’in 1 Kasım’dan itibaren günlük 1.5 milyon varil petrol üretiminin düşürülmesi kararının ardından Cumartesi günü yapılan konferansta, finansal kriz karşısında bölgedeki banka ve borsaların karşılaştığı zorlukları en aza indirebilmek için birlikte hareket edilmesinin gerekliliği ve bölgede 2010 yılında ortak bir para biriminin kullanılması olasılığı konuşuldu. Körfez ülkeleri kriz karşısında likidite sorununu aşmak amacıyla bankalara yüksek miktarda fon aktarıyor. Cumartesi günü yapılan toplantı sonrası Suudi Maliye Bakanı İbrahim el-Asaf, Körfez ülkelerinde 2008 yılı için % 4-6 arasında bir büyümenin öngörüldüğünü ve büyümede yaşanabilecek herhangi bir düşüşün petrol piyasasından kaynaklanabileceğini açıkladı.[i]
Krizin başlangıcından itibaren bu ülkelerin borsalarında % 9’lara varan düşüşler gözlendi. Likidite sıkışması korkusu ve küresel kredi sıkıntısının bir sonucu olarak Körfez ülkelerinde ekonomik büyüme ve ‘mega’ altyapı projelerinin devam edip etmeyeceğine ilişkin endişeler ise artarak devam ediyor.
Ülkeler bankacılık sistemlerine yüksek düzeylerde para aktararak finansal sektörde güvenin artmasını amaçlıyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri finansal sektöre 32,7 milyar dolar fon aktarma kararı aldı ve tüm banka mevduatlarına garanti verdi. Bölgedeki en büyük ekonomiye sahip olan Suudi Arabistan da ülkede finansal sorun yaşayan vatandaşları için sağlanacak desteğin 2.67 milyar dolara çıkarılması kararını aldı. Ayrıca ülkede önceki hafta tüm banka mevduatlarına garanti verildi ve bankaların borç vermesini kolaylaştırmak amacıyla bankalardaki zorunlu rezerv oranlarını % 13’ten % 10’a düşürüldü.
Katar ise finansal krizle baş edebilmek amacıyla yerel bankaların hisselerini satın alarak 5.3 milyar dolar tutarında finansal sisteme para aktardı. Bahreyn de likidite sıkıntısı çeken bankalar için fon sağlanabileceğini duyurdu. Kuveyt ise sadece gerekli olduğunda banka mevduatlarına garanti verileceğini açıklamasının ardından ülke içinden gelen eleştiriler sonrası doların değerinin yükselmesinden dolayı yaşadığı sıkıntı nedeniyle ülkenin ikinci büyük ticari bankası olan Gulf Bank’a müdahale kararı aldı ve bankaya bir yönetici atadı. Ayrıca yerel bankalardaki mevduatlara da garanti verildi.
Temmuz ayında 150 dolara yaklaşan petrol fiyatlarının neredeyse yarı yarıya düşmesi Körfez ülkelerinin yatırım yaptıkları diğer ülkelere aktardıkları fonların da azalmasına neden oldu.
Son yaşanan krizle Körfez ülkelerinde yaşananların Türkiye’ye etkisine bakacak olursak, dünyadaki ihracat pazarının daralması Türk ihracatçıları içinde kaygı verici oldu. Özellikle özelleştirmeler ve ihracat anlamında ön plana çıkan Körfez ülkeleri son 10 yıldır Orta Doğu pazarını keşfeden Türk ihracatçısı için de -diğer ülke ihracatçılarında olduğu gibi- küresel daralmada bir çıkış kapısı olarak görülüyor. Cari fazlası olan bu ülkeler geçmişte fon yatırımlarına önem verirken son yıllarda altyapı projelerine yönelmiş durumda ve bunların büyük bir kısmını inşaat projeleri oluşturuyor. Körfezdeki sıcak paradan yararlanmak isteyen ve bölgeye ağırlıklı olarak inşaat, motorlu taşıtlar ve tüketim malları ihracatı yapan Türk yatırımcısı da özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile ihracatını geçen yıla göre büyük oranda artırmış durumda. Geçen yıl 10. sırada olan Birleşik Arap Emirliklerine yaptığımız ihracat bu yıl Ağustos ayı itibariyle Almanya’dan sonra ikinci sıraya yerleşti. 2008’in ilk sekiz aylık ihracat rakamlarına baktığımızda Avrupa’ya ve Amerika’ya olan ihracatın gerilerken Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Afrika ülkelerinde büyük oranlarda artış gerçekleşmekte. Ancak günlük petrol üretim miktarını 1.5 milyon varil düşürme kararı alan OPEC ülkelerinin bu kararının diğer ülkelere yapılan yatırımlara etkisi ancak uzun vadede anlaşılabilecek bir durum. Önümüzdeki dönemde de Körfez ülkelerine olan ihracatın hacimsel artışının devam etmesine rağmen ihracat rakamlarında rakamsal bir düşmenin olması bekleniyor.
Körfez ülkeleri 2010 yılında ortak para birimine geçmeyi hedeflerken 11 Eylül olayları sonrası Körfezden Türkiye'ye gelen şirket sayısı 2008 Haziran itibariyle 2 bin 430’a kadar yükseldi.
Körfez ülkelerine yapılan ihracat kalemleri şu şekilde:
Birleşik Arap Emirlikleri: Demir-çelik, kıymetli taşlar ve metaller, mineral yakıtlar, elektrikli makineler, otomotiv yan sanayi.
Suudi Arabistan: Demir-çelik, otomotiv yan sanayi, halı, mineral yakıtlar, elektrikli makine.
Kuveyt: Demir-Çelik, hazır giyim, gıda, dokumacılık ürünleri, makine.
Katar: Demir-çelik, elektrikli makine ve teçhizat, kara ulaşım araçları, metal dışı mineraller, mobilya.
Bahreyn: Demir-çelik, gıda, tekstil, mutfak araç gereçleri, inşaat ve yapı malzemeleri.
Umman: Fiber optik kablo, demir-çelik, otomobil, gıda, ayakkabı.
Yemen: Tekstil, demir-çelik, çimento, oto lastik ve aksamları, tarım aletleri
Kuzey Afrika
Mısır
Mısır’a baktığımızda bu ülkede yabancı yatırımcılar çok kritik bir öneme sahip olduğundan yabancıların piyasadan çekilmesinden endişe duyuluyor. Mısır’da son yıllarda artan Arap yatırımcılar özellikle Yukarı Mısır bölgesinde yenilenebilir enerji kaynaklarını ve insan gücünü kullanmayı amaçlıyor. Körfez ülkeleri dışında ülkede Çin, Hindistan, Türkiye ve diğer bazı Asya, Güney Amerika ve Arap ülkelerinin de yatırımlarının hızla arttığı bilinmekte. 2008/09 mali yılında toplam dış yatırımın 10 milyar doları bulması beklenen Mısır’da, son dört yılda yapılan dış yatırımların –petrol de dâhil- % 40-60’ını Arap yatırımcılar oluşturuyor. Ayrıca Yukarı Mısır’da yapılacak olan yatırımlar için hükümet tarafından önemli teşvikler sunuluyor.
Küresel ekonomideki yavaşlamayla birlikte Mısır’da, petrol dışı ihraç ürünlerinde bu yılki ihracatı % 35 oranında artırma hedefine de ulaşılamayacağı tahmin ediliyor. Yurtdışından gelecek olan yatırımcıların öneminin farkında olan Mısır’ın, birkaç yıl önce Avrupa ve Amerika ile olan ticaret hacmi toplam ticaretin % 90’ını oluştururken bugün % 65 olması ise ülkede Arap ve Asya ülkelerinden gelen ticari ortakların sayısının arttığını göstermekte. Bununla birlikte ihracatın yarısından fazlasının hala Avrupa ve Amerika’ya yapılıyor olması nedeniyle ihraç ürünlerindeki talep azalmasıyla birlikte Mısır ihracatının da zarar görmesi bekleniyor. 2007 yılında Mısır’ın Amerika’ya yaptığı 7,7 milyar dolara ulaşan ihracat, Mısır Gayrisafi Yurtiçi Milli Hasılası’nın % 7’sini oluşturmakta.
Mısır’da 21-22 Ekim tarihleri arasında finansal krizin etkilerini tartışmak üzere Euromoney Konferansı düzenlendi. Kahire’de ‘Mısır’a Yatırım Yap’ sloganı ile gerçekleştirilen ve 600 uluslararası, Arap ve Mısırlı yatırımcının katıldığı Euromoney Konferansı’nda, yaşanan mali krize rağmen Mısır ekonomisinin kredibilitesinin yüksek olduğu belirtildi. Konferansta ele alınan konular arasında önemle üzerinde durulan konu ise yıl içinde ülkede gerçekleşen enerji ve emtia fiyatlarındaki artışlar oldu. Bankacılık siteminin pek çok ülkeden daha iyi olduğunu ifade eden Başbakan Ahmet Nazif, bu yıl %6-7 arasında büyümenin beklendiğini söyledi. Hedeflenen büyüme oranlarına ulaşabilmek için yatırımların (özellikle finansal krizin yaşandığı bir dönemde yatırımcı için daha cazip olan somut projeler arasında sayılabilecek altyapı alanında) ve iç tüketimin artırılması temel hedefler arasında gösterildi.
Mısır Ticaret ve Endüstri Bakanı Raşid Muhammed Raşid de Amerikan Ticaret Odasına yaptığı ziyarette, Amerikan bankacılık sistemi ve vatandaşlar arasında güven sorunun olduğunu, bununla birlikte Mısır için bazı avantajların bulunduğunu belirtti ve son krizin etkisiyle gıda fiyatlarında % 15’lik bir düşme olabileceğini söyledi. Eğer hükümet ve iş dünyası birlikte hareket etmezse % 7’lerde beklenen büyüme oranının 2008 yılı için yapılabilecek en kötü senaryolarda % 3-4’lerde olabileceğini, bunun da işsiz sayısında artışa sebep olacağını ifade etti. Dünya ticaretinde gerçekleşecek olan % 9,3’ten % 4,1’e beklenen düşüşle bağlantılı olarak Süveyş Kanalı gelirlerinde de ciddi bir düşme yaşanması Mısır’ın diğer bir kaygısı.[ii]
Mısır’ın önemli gelir kaynaklarından sayılan turizmde de küresel finansal krizin olumsuz bir etkide bulunması bekleniyor, oysa son iki yıldan beri bu gelirler rekor seviyeye ulaşmıştı. 2006 ve 2007 yıllarında toplam 9,7 milyar Mısır Poundu olan turizm geliri 2008 yılının ilk yarısında 9,5 milyar Mısır Poundu olarak gerçekleşti. Bu rakam Mısır Gayrisafi Yurtiçi Milli Hasılası’nın % 11’den fazlasını, yabancı para gelirlerinin ise % 19,3’unu oluşturuyor. Ancak turizm gelirlerindeki düşüşün ilerleyen aylarda gerçekleşmesi bekleniyor. Süveyş Kanalı’nın Eylül ayındaki gelirlerinde ise %7 oranında bir gerileme oldu ve Ağustos ayında gerçekleşen 504,5 milyon dolarlık gelir Eylül ayında 469,6 milyon dolara geriledi. Yabancı yatırımlara yönelik kaygı ise ülkeye yatırımın riskli olmasından değil, kredilerdeki düşüşten kaynaklanıyor.
Mısır’da son 16 yılın en yüksek enflasyon oranı Ağustos ayında % 23 olarak gerçekleşti. Bu fiyat artışları Mayıs ayında hükümetin memur maaşlarında artışa gitmesinden sonra Mısır borsasında da kayıplar oldu ve Eylül ayının başından itibaren düşüş %35 civarında gerçekleşti.[iii] Harcamalarının büyük bir kısmını gıda maddelerinin oluşturduğu pek çok Mısırlı için merak konusu dünya çapında yaşanan fiyat düşüşlerinin niçin hala gıda fiyatlarına yansımadığı. 80 milyona yaklaşan nüfusunun % 40’ı günlük 2 doların altında bir gelirle yaşayan ve resmi rakamlara göre % 9,1[iv] olmasına rağmen çok daha yüksek olduğu bilinen işsizliğin yaşandığı ülkede halk için yaşanan tartışmalar içinde en fazla önem taşıyan konu gıda fiyatlarının düşüp düşmeyeceği konusu.
Cezayir – Tunus - Libya –Fas
Tunus’a baktığımızda, devlet yetkilileri tarafından küresel krizin ülkeye etkisinin çok düşük düzeyde olacağı iddia edilmekte. Tunus Merkez Başkanı Tevfik Baccar yaptığı bir açıklamasında krizin ‘bulaşıcı’ etkisi konusunda endişelerinin olmadığını çünkü Tunus’taki finansal yapının diğer ülkelerden farklı olduğunu ve morgage sisteminin bu ülkede diğer ülkeler kadar gelişmemiş olduğunu belirtti. Ancak özellikle tarım ürünleri, turizm, ihracat ve gurbetçi işçilerin gelirleri nedeniyle Avrupa’ya büyük ölçüde bağlı olan Tunus’ta, finans yetkilileri kriz konusundaki endişelerini daha rahat dile getiriyorlar. Krizin Avrupa’ya ulaşmasının ardından ülkeye yapılan yatırımlarda ve Avrupa’da yaşayan işçilerin gelir transferlerinde düşüşün yanı sıra, Tunus ihracatı ve ülkeye gelen Avrupalı turistlerin sayısında da bir azalma bekleniyor.[v]
Cezayir’de de hükümet yetkilileri, ülkede uygulanan finansal stratejiler, ülkenin uluslararası finansal piyasalara tam entegre olmaması ve borçların erken ödenmesinden dolayı, faiz oranı yüksekliği ve likidite krizi gibi sorunlarla kısa vadede yüz yüze gelme ihtimalinin olmadığını belirtmekteler. Bununla birlikte finans uzmanları, krizin negatif etkilerini dünya çapında düşen petrol gelirleriyle bağlantılı olarak temelde hidrokarbona dayanan Cezayir ihracatının getirisinin düşmesi ve buna bağlı olarak yatırımların azalması olarak sıralıyorlar.[vi]
Fas’ta da finansal krizin etkisiyle dış yatırımlar, turizm ve ihracat gelirlerinin azalmasıyla birlikte büyüme oranlarının düşmesi bekleniyor. Fas’a 2010 yılında 10 milyon turist gelmesi ve turizm gelirlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla’nın %20’sini bulması tahmin edilse de Avrupa’da yaşanan durgunluktan dolayı bu hedefe ulaşılamayacağı anlaşılıyor. Ancak Merkez Bankası Başkanı Abdul Latif Joahri yaptığı açıklamada, Avrupa’da ihtiyaç duyulacak ucuz tarım işçilerinin Fas’tan sağlanmasının krizin fırsatlarından birsi olacağını söyledi. Ancak Avrupa’da bulunan düşük vasıflı Faslı işçilerin krizden olumsuz etkilenmesi de söz konusu. Fas Enerji Bakanı da yaptığı açıklamada krizin etkisinin ancak orta vadede ortaya çıkacağını, şu an petrol fiyatları düşse dahi 80 milyar dolarlık bir gelirin 2008 yılı için beklendiğini ve ülke 137 milyar dolarlık yabancı rezervlere sahip olduğu için devam eden projelerde herhangi bir iptalin söz konusu olmadığını açıkladı.[vii]
Afrika’daki en büyük petrol rezervlerine sahip olan Libya’da ise gelecek yılın bütçe hesaplarında petrol fiyatı 45 dolar olarak yapılıyor ve Başbakan Dr. Bagdadi El-Mahmudi Libya Yüksek Ekonomi Komisyonu toplantısında yaptığı açıklamada finansal krizin Libya’ya hiçbir etkisinin olmadığını söyledi.[viii] Merkez Bankası Başkanı Ferhat Bengdara da yaptığı açıklamada petrol fiyatlarının 45$ a düşmesi durumunda dahi ülkede devam eden gelişmenin aksamayacağını ve 2008 yılı büyüme tahmininin %6,5 olduğunu söyledi.[ix] Libya’da 2008 yılında gerçekleşen %12’lik enflasyonun 2009’da %5-6 civarında olması hedefleniyor ve petrol düşüşlerinden dolayı gelecek yıl büyümenin %6 ya düşmesi bekleniyor.
Libya’da bulunan Türk yatırımcıların sayısı ise dikkat çekici düzeyde yüksek. Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, son 3 yılda Libya'da alınan işlerin 8 milyar doları aştığını ve 2007'de, 19.5 milyar dolar dış müteahhitlik işinin 4.9 milyar dolarını Libya'da aldıklarını söyledi.
Kuzey Afrika’ya genel olarak bakıldığında petrol ihraç eden Cezayir ve Libya düşen petrol fiyatlarından etkilenirken, Tunus, Fas ve Mısır gibi gelir kaynakları daha çeşitli olan ülkeler ise turizm, ihracat ve yabancı yatırımların düşmesinden endişeleniyor.
[i] Crisis GCC to unify stand against crisis,
http://www.zawya.com/story.cfm/sidZAWYA20081026030153/GCC%20To%20Unify%20Stand%20Against%20 (Erişim tarihi 26 Ekim 2008)
[ii] رشيد: نمو الاقتصاد المصري قد يتراجع إلي ٣% .. ومعدلات البطالة سترتفع
http://www.almasry-alyoum.com/article2.aspx?ArticleID=182822&IssueID=1197 (Erişim tarihi 23 Ekim 2008)
[iii]Marking down growth rate, published, www.gulfnews.com/business/Business_Feature/10255142.html, (Erişim tarihi 29 Ekim 2008)
[iv] http://www.capmas.gov.eg/eng_ver/sdds/SDDS3.htm
[v] Tunisia watchful but unafraid of global financial crisis, http://www.magharebia.com/ cocoon/awi/xhtml1/en_GB/features/awi/features/2008/10/15/feature-01, (Erişim tarihi 27 Ekim 2008 )
[vi]Algerian government reassures people on financial stability, http://www.magharebia.com/cocoon/awi/xhtml1/en_GB/features/awi/features/2008/10/10/feature-01 , (Erişim tarihi 27 Ekim 2008)
[vii] 2010 Tourism Vision Gave New Momentum to the Sector, Minister, http://www.map.ma/eng/sections/economy/2010_tourism_vision/view (Erişim tarihi 27 Ekim 2008)
[viii] Libya Ready to Avert Financial Crisis, http://www.libyait.com/libya-ready-to-avert-financial-crisis (Erişim tarihi 27 Ekim 2008)
[ix]Libya making 2009 plans based on $45 oil, http://www.chron.com/disp/story.mpl/business/6073940.html , (Erişim tarihi 28 Ekim 2008)
Serpil Açıkalın
sacikalin8@gmail.com
USAK Ortadoğu Araştırmaları Merkezi
30 Ekim 2008
17 Ekim 2008 Cuma
Mısır’da Hüsnü Mübarek İktidarının 28. Yıldönümü : Mısır Demokrasinin Neresinde?
Serpil Açıkalın
15 Ekim 2008, Çarşamba
Enver Sedat’ın El-Cihad örgütü tarafından öldürülmesinden sekiz gün sonra, 14 Ekim 1981’de, Hüsnü Mübarek’in Devlet Başkanlığına atanmasının ardından tam 27 yıl geçti. 27 yılın sonra Mısır, bugünlerde hala ifade özgürlüğü davalarıyla meşgul. Hapiste pek çok gazeteci, akademisyen ve düşünür bulunmakta. Bir çok dava da hala sürmekte.
Mübarek, “geleceğimizin en iyi garantisi demokrasidir ”[1] açıklamalarıyla iktidara gelişinin ilk yıllarında kendisini demokrasinin savunucusu olarak göstermişti. Bu açıklamalar Mısır’da ve tüm dünyada Mısır konusunda iyimser bir havaya neden olmuştu. Ancak aradan geçen yıllar boyunca ülkede yaşanan demokrasi ihlalleri, fakirlik, olağanüstü hal kanunu, yolsuzluklar, ülkedeki radikal İslamcı hareketler ve ard arda çöken binalar Mısır gündemini işgal etti.
Mübarek’in ‘kalbi durana kadar’ iktidarda kalacağına dair yaptığı açıklamalar bir yana, ülkede Batılı anlamda ideal bir demokrasinin olmadığı halk ile yapılan en sıradan diyaloglarda dahi açığa çıkmaktadır. Örneğin bir kitapçıya girerek “Mısır-Demokrasi ilişkisi konusunda bir kitap arıyorum” dediğinizde “Mısır’da demokrasi yok ki” şeklinde bir cevap alınabilir. Ya da muhalif bir arkadaşınız Mübarek’in 1984 yılında Meclis’te yaptığı işareti göstererek, “o zaman bize sadece iki dönem iktidarda kalacağına dair söz vermişti ama beşinci döneminde ve hala ülkeyi yönetiyor” diyebilir. Ayrıca Mısır’da demokrasi ile ilgili internetten yaptığınız aramalar neticesinde ülkedeki demokrasi ve seçimlerle ilgili yapılan espirilerin fazlalığının dikkat çekici ölçüde olduğu da görülecektir.[2] 2005 seçimleri sonrası Mübarek’in en güçlü rakibi olan dönemin Gad(yarın anlamındadır) Partisi Başkanı Dr. Ayman Nur da dahil olmak üzere, Mısır’da halen hapiste yatan demokrasi mağduru yüzlerce kişi vardır.
Demokrasi ve insan ihlallerinden bazılarına yakından bakacak olursak, ilk akla gelen kişi şüphesiz ki Ayman Nur’dur. Nur’un, 2005 seçimlerinde resmi olarak % 7 oy aldığı açıklansa da aslında bağımsız kaynaklarca Hüsnü Mübarek karşınındaki en güçlü rakip olarak %13 oranında oy aldığı iddia edilmişti. Seçimlerde evrakta sahtecilik yaptığı suçlamaları ile hapse atılan Nur, beş yıllık hapis cezasının sona ermesini beklerken gazetelere ve yabancı liderlere hapisten mektuplar göndermeye devam ediyor. Sağlık durumu da zaman zaman kötüleşen Nur, Mübarek’ten sağlık şartları nedeniyle af istemesine rağmen bu talebi de kabul edilmedi.
Diğer isimler arasında, son haftalarda hakkındaki dava ile gündeme gelen İbrahim İsa yer almaktadır. 2007 yılının Ağustos ayında internet ve SMS mesajları ile Başkan Mübarek’in sağlığının kötüye gittiği, sağlık problemleri nedeniyle olayları hatırlayamadığı ve hatta öldüğü yönündeki söylentiler yayılmıştı. Bu söylentilerin ardından, özellikle muhalif yönleriyle öne çıkan bağımsız gazetelerde bu durumu haber yapan editörler hakkında davalar açıldı. Ayrıca medyada yapılan yorumlar neticesinde yabancı yatırımcıların yatırımlarını borsadan çekerek 350 milyon dolardan fazla kayıp yaşandığı da öne sürüldü. Bu editörler arasında en popüler olan yazar ise Mübarek karşıtı söylemlerini her yazısında ortaya koyan El-Düstur gazetesi editörü ve baş yazarı İbrahim İsa oldu. Mübarek’in komada olduğu yönündeki haberleri Mübarek’e yakın sağlık ekibine dayandırarak veren İsa, Mısır Ceza Kanununun 188. Maddesi gereği ‘toplumun huzurunu ve ulusal istikrarı bozucu yanlış bilgi vermekten’ altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Alınan karar sonrası temyize gidildi ve 28 Eylül 2008 tarihinde, 2007 yılından beri bekletilmekte olan davada başlangıçta verilen altı aylık hapis cezası iki aya indirildi. Daha sonra Mübarek tarafından hapis cezasının affedildiği İsa'ya İçişleri Bakanlığı tarafından iletildi. Af kararı sonrası Devlet Başkanlığı Sözcüsü Süleyman Avad tarafından afla ilgili yapılan açıklamada Mübarek’in, ‘Fikir, ifade ve basın özgürlüğü konusundaki endişeleri ve devlet ile hiçbir Mısır vatandaşı arasında tartışmaya girilmemesi amacıyla’ bu af kararının çıkarıldığı ifade edildi. İsa, af sonrası yaptığı değerlendirmede aftan dolayı memnun olduğunu, ancak muhalif ysönünün devam edeceğini açıkladı.
Bu tarz davaların Mısır’ın uluslararası imajına zarar verdiğinin farkında olan hükümet, Mısır Basın Sendikası Başkanı Makram Muhammed Ahmed’in de söylediği gibi ‘akıllıca bir adım’ atmıştır denilebilir.
Bugünlerde ise Mısır’da başka bir basın davası gündemi meşgul etmekte. Muhalif gazete El-Fecr (şafak anlamındadır) tarafından El-Ezher Şeyhi Muhammed Seyyid Tantavi’nin Papa XVI. Benedikt’i ziyareti sonrasında gazetede yayınlanan ‘Büyük Vatikan Şeyhi’ yazısı ve kendisini Papa kıyafetleriyle gösteren resimlerin ardından Tantavi tarafından açılan dava sonuçlanmıştır. Buna göre gazete yazarı Muhammed el-Baz ve gazete editörü Adil Hammuda hakkında 80.000’er Mısır Poundu[3] para cezası ödemeleri kararlaştırılmıştır. Bu noktada hatırlatmak gerekir ki, Tantavi Mısır toplumun tarafından hükümetin temsilcisi olarak görülmekte ve verdiği fetvalar Mübarek hükümetinin görüşleri olarak algılanmaktadır.
Rejimle ilgili yaptığı eleştiriler nedeniyle hakkkında davalar açılan diğer bir isim ise İbni Haldun Araştırma Merkezinin Başkanı olan sosyolog Prof. Dr. Saadeddin İbrahim’dir. İbrahim özellikle yabancı basında Mısır’daki anti-demokratik uygulamaları Batı dünyasına aktaran ve bu uygulamalardan dolayı Amerikan yardımlarının kesilmesi gerektiğini söyleyen bir isim olarak tanımlanmaktadır. Kendisi hakkında da 2000 yılından itibaren devam eden davalar vardır. Özellikle yabancı basında yayınlanan yazıları nedeniyle Mısır’ın imajını kötü yansıttığı iddia edilen Saadeddin İbrahim de iki yıllık hapis cezasına çarptırılmıştı. 13 Ekim'de görülen davada İbrahim’in mahkemesi 8 Aralık 2008 tarihine ertelendi.
Yukarıda sayılan örnekler Mısır’da yaşanan davaların uluslararası basına en fazla yansıyanları olmakla birlikte, internet üzerinden açılan bloglar vasıtasıyla hükümet aleyhinde yazılan yazılar hakkındaki davalar ve hemen her gün Müslüman Kardeşler üyesi olan öğrenci ve işadamlarına yönelik tutuklamalar devam etmektedir.
Mısır, Mübarek’in iktidardaki 28. yıl dönümü haftasında, basın ve akademik özgürlükleri tartışmakta ve muhalif yönleriyle tanınan gazeteciler adına açılan davalar ve davalar sonucu verilen cezalar uluslararası gündeme yansımaktadır. Her ne kadar El-Düstur gazetesi editörü ve başyazarı İbrahim İsa hakkında geçtiğimiz günlerde af kararı çıkarılmış olsada Mısır kanunları bu haliyle kaldığı sürece ülkede yaşanan basın özgürlüğü tartışmalarının da devam edeceği açıktır.
[1] Maye Kassem, Egyptian Politics, London: Lynne Rienner Publishers, 2004, s.26.
[2] Aslında bu örnekler ülkede demokrasinin belli ölçülerde var olduğunun da göstergesidir.
[3] 1 Dolar yaklaşık 5,5 Mısır Poundu’dur.
Serpil Açıkalın
USAK-Ortadoğu Araştırmaları Merkezi
sacikalin8@gmail.com
15 Ekim 2008, Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)